14 Ekim 2024 Pazartesi

Yasımın 4. Evresi

 

Her şey geçti, en sadık yaverim gitti. Öfkem terk etti beni.

Yaşattıklarının kızgınlığı günden güne azaldı. Geriye kalan şeyi görünce, keşke öfkeli olabilsem diyorum şimdi. Öfkelenmek kolay. Bazen kendime, bazen sana. Öfke çok konforlu bir de, haksızlığa uğradıysan hem de.  Dile getiremiyorsan üzüntünü, öfke en sadık kulun. Her zaman seninle. Hiç yargılamaz, düşünmeni istemez. Orada sadece. Çok içtiğinde seninle, sabah uyandığında seninle. Yolda yürürken uzaktan bir selam verir bazen, bir anda orada bile seninle olur. Kahveni içmeyi unutursun da soğuduğunu fark edersin, tüm yaşanmışlıkların öfkesi bir anda bulur seni, gelir yanına. Sen kahvenin soğuk yudumunda bulursun öfkeyi halbuki o çok daha derindedir. Hiç bırakmaz. Bazen geç gelen bir yemek siparişinde, kapıda belirir. Hayır demezsin, içeri davet edersin. Halbuki ne yemeği getirendedir suç, ne yemeği hazırlayanda. Kendine öfkelisidir de, yedi cihan gelse ikna olmazsın. Öfkenin en kötüsü, insanın kendine duyduğu öfkedir. Affetmesi en zor kişi, kişinin kendisidir çünkü.

Öfkelenmek olanlara ya da olamayanlara. Güçlü bir duygu besleyebilmek belki de herhangi bir şeye. Suçlamak her şeyi herkesi. Dinginliği taşımak çok daha ağırmış, konuşamamak değil belki ama, konuşmamayı seçmek bile isteye.

Öfke sosyaldir, masadan masaya gezer. Kulaktan kulağa yayılır. Taraftar da toplar haliyle, sen öfkeliysen, herkes paylaşır öfkeyi. Büyür çığ olur gelir seni ezer, ve sana gurur duymaktan başka bir seçenek bırakmaz. Öfke en çok çıktığı yeri yaralar günün sonunda.

İçimde bir çocuk yetiştirdim, nefretimle besledim, öfkemle büyüttüm. Gitti şimdi. Kendi hayatını kuracakmış. Belki başka insanların ona daha çok ihtiyacı vardır, büyüttüm ve hiç gitsin istemedim ancak, gitti benden arkasında koca bir boşluk bırakarak.

Öfkem gitti, her şey geçti. Koca bir kasırga dindi belki ama, ne güzel gidiyormuş hayat onun arkasını toplamakla uğraşarak. Şimdi öfkemin eksikliğini, mutsuzlukla ödüyorum. Böyle olmamalıydı.

Nefret etmek, suçlamak, öfkelenmek çok güzeldi. Şimdi dönüp bakarken yaşadıklarıma koca bir mutsuzluk var sadece, hem de öfke gibi yakıp, yıkmıyor. Orada duruyor sadece, yaklaşırsan ancak alıyor seni karanlığının içine. Öyle bir karanlık ki, birazcık yaklaşmaya çalışsan hemen çekmeye başlıyor kendine, karadelik gibi. Hep temkinli olmak gerekiyor yaklaşırken.

Yakıp, yıkmıyor belki ama çok sessizce yutuyor seni. Yaşıyorsun ama nefesini çekiyor içinden. Gülümsüyorsun ama kahkahanı alıyor senden. Hüzünleniyorsun ama gözyaşlarını çalıyor. Yürüyorsun ama koşmanı esirgiyor, büyüyorsun ama çocukluğunu çalıyor sanki.

Hep bir şey hissedecekmiş gibi oluyorsun da, duygularını çalıyor, yutuyor gibi.

Aramızda olanları yalnızca sen ve ben biliyoruz. Gerçekte ne olduğunu biraz sen, biraz da ben biliyoruz.

Benim gördüklerimi sen görmezsin umarım. Ben kimsenin böyle bir imtihanı olsun istemem. Evden girdiğim anda bile, belki arkadaşı gelmiştir demiştim o küçük ayakkabıları görünce. Öyle iyi niyetli sevebilmek istiyorum tekrar, olay ufkunda süzülsem de bunu umut edebilmek istiyorum. Beni bu zamana kadar hayatta tutan neyse, yine tutabilsin istiyorum. Deliğe düşmek istemiyorum kıyısında asılı kalmış olsam da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder