8 Temmuz 2013 Pazartesi

Annem

Her halde bir kızın annesiyle kurduğu bağ kadar güçlü başka bir şey yoktur.

annem bana ''kahve içer miyiz hatun?'' dediğinde yüzümdeki parlama, kafamda kurduğum muhtemel dedikoduların açığa çıkışının vereceği heyecan, peşinden bana bakacağı falın şimdiden vermiş olduğu merak duygusu, mezun olduğumda bile bir araya gelemez muhtemelen.

Aslında annemle ilgili yazmak istediklerimi bu gün yazmamın şöyle bir sebebi var, her öğlen kestirmemin bir klasiği olarak annemle ilgili bir kabus gördüm, kabusta annem hala tam kavrayamadığım bir psikolojik hastalığa yakalanıyordu ve bunu bir tek ben fark ediyordum. Sanırım bundan fazla etkilendim ki, uyanır uyanmaz anlattım kendisine. ''yahu bak bende bi şey var mı? turp gibiyim.'' diyerek beni rahatlattığından, takiben 5 dakika daha kendisine garip bakışlar attıktan sonra normalde döndüm ve bunları yazmaya karar verdim.

Tabii annemle ilgili rüyamda onunla ilgili bu değişikliği bir tek benim fark etmemin bilinç altımda şöyle bir referansı var, gerçekten de annemin canı sıkıldığında ya da arada 'darlandığında' bunu ilk ben fark ederim. tabi babam da odun değil anlıyor ama önce facebook'ta tavla'da yenilip sinirlenerek başından kalkması ve anneme yönelmesi gerekiyor. -annem ve babamın facebook oyunlarına bağımlı hale gelmeleri ve benim günde toplam oynadığım skyrim saatini yaklaşık 5'e katlamalarına başka bir yazıda değineceğim.-

Ben nasıl hatunun çenesinde sakal çıksa ilk fark eden oluyorsam, annem de benle ilgili bir sıkıntı olduğunda ilk  farkeden kişidir. bazen bunu o kadar profesyonelce yapıyor ki, bırak canın mı sıkkın diye sormayı, ''hadi gel senle xxx yapalım'' diyerek kafamı dağıtmaya yöneliyor direkt. tabi eğer bu xxx kısmına bir fill in the blanks ayarı çekersek, top rated teklifler şöyle:
1.hadi senle incik boncuk yapalım biraz (bir ara cidden bujiterilerden çıkmıyorduk, bu onun ürünü sanırım)
2.hadi senle bulaşık yıkayalım (bu da annemin biliyorum canın sıkkın ama çok işim var, bari işin ucundan tut bi yandan laflarız deyişi)
3.hadi senle herkül'ü gezdirelim (kızım köpeğin kakası geldi, ona da yazık bi yandan gezdirelim bi yandan da laflarız)
4.hadi sana fal bakayım (bu en sevdiğim. ama canımın sıkkınlığı pik yaptığı zamanlar bunu tercih ediyor. işin vahametinin farkındayım diyor aslında)
5.hadi bi kahve yap da içelim (belli ki bi dedikodu sıkmış senin canını, hem ben de merak ettim bak şimdi. ay aa yoksa xxx'le mi ilgil...-burada konudan kopuyor-)
6.hadi gel fatura yatırmaya gidelim (bu da en başarısızı, :no: bakışlarımı gördükten sonra tek başına çıkıp geliyor ve üstteki maddelerden birini tekrar ediyor)
7.hadi gel kek yapalım (ben genelde bunu da reddediyorum, oldu bi de nil'den kek'i açar ağlaya ağlaya melankolik mutfak kızı tribine gireyim? bakışları atınca -bu bakışlar tamamen spontane cidden nasıl oluyor bir fikrim yok- dudağını bükerek 'bu da mı gol değil' diyerek mutfağa gidiyor, kek yapıyor ve odama geliyor, kek kokusuyla uyanıyorum ve arada, yanağım sıcak kek kalıbına neredeyse yapışacak mesafe kurulduğunda zaten can havliyle derdi tasayı unutuyorum, ki sanırım bu en etkilisi) dipnot: bilerek yapmıyosa şerefsizim he
8. ''ay nazlı bak şerefsizler gene ne yapmışlar taksimde, bi kızı dövmüş allahın belaları, sonra da göz altına almışlar!'' (bu post-modern taktik. gerçekten işe yarıyor mu bilemiyorum, ama bir sinir salona televizyonun başına koşup annemle dis atar gibi küfürleşip sakinleşince dertleşiyoruz. bu taktiği en güzel şöyle tanımlayabilirim, annem bana doğru maşayı sallayarak ''stupify'' diye bağırıyor ve bir ışık demeti gözümü alaraktan olaylar gelişiyor)

bir annenin kızıyla dertleşme projesini underground türden bir taktikle yürütmenin en başarılı örneği kesinlikle annem. ben daha düz ve açık sözlü bir yapım olduğu için; hö? senin canın mı sıkkın? de bakaym? tarzında sorular yöneltirim kendisine, o da bi iki mırın kırın yaptıktan sonra eteğindeki taşları döker genelde.

her şey bir yana, özellikle dertleşme; sırlarını paylaşma bir yana, annem bana her zaman; bir kızın en yakın arkadaşı daima annesidir der. yalan değil kesinlikle. ben hayattaki en değerli şeylerden biri olarak, saçma bir şeye yanında en yakın arkadaşınla saatlerce gülmek olayını ilk annemle yaşadım. gerçekten de yolda duvarın üstünde duran bi kediye bile yol boyunca gülebiliyoruz. hele de tökezleyen adamlar. offf. tökezleyen adamlarda ikimiz de kontrolü kaybediyoruz. adam kendisinin tökezlemesine gülünmesine şaşırma safhasını aşıp sinirlenmeye başladığı ana kadar gülüyoruz. sonra el mecbur normale dönüyoruz. ama bi 15 dakika sonra bu hatırlanıp gülme krizi tekrar nüksediyor.

biraz klişe olacak biliyorum ama, annem benim hayatta aldığım tüm kararlara saygı gösterip hep destek çıkmıştır. çoğunu sorguladı, bazen iknaya çabaladı, fikrimi değiştirme adına hamlelerde bulundu ama bu davranışları, destek çıkışının yanında, biranın yanında gelen çerez kabındaki kabuklu badem sayısı kadardı. belki de bu nedenle ona bir şey anlatmak adına hiç çekinmedim. çünkü beni yargılamadı da. tabii her kadın gibi kavga anlarında bana karşı kullandığı, sonra pişman olduğu da oldu ama, genellersek, bana güvendiğini, elini hep sırtımda tuttuğunu asla unutturmadı. bunun en güzel örneği sanırım tercih zamanlarında yaşadıklarımızdı. etliye sütlüye pek bulaşmayan babam durdu durdu tercih döneminde sen mühendis olacaksın diye tutturdu. hayatımda görüp görebileceğim en ağır baskıyı yaşadım o dönemler. adam türk polisinden beter, öyle bir abluka, öyle bir baskı. adım atışımda bile 'hah sen mühendis olcan' diyip duruyordu.
bense 'mimar olcem çekilin ulen' diyip duruyordum ama o baskıda benim bile inancım neredeyse kalmadıydı. nitekim oldum o ayrı konu. ama belki de annemin küçüklüğümden beri mimar olmamı istemesi, belki de yeteneğim olduğuna inanması, belki de bana her zaman destek olmaya kararlı oluşundan da olabilir, annemin desteğiyle o salak rehberlik hocama ve babama resti çekip istediklerimi bir bir yazmıştım tercih gününde. kesinlikle de pişman olmadım.

bir de bu yazıya nazar boncuğu gibi köşesine yapıştırmak istediğim bir laf var: ''eğer bir kız annesine anlatamayacağı bir şey yapıyorsa, yanlış bir şeyler yapıyordur'' doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir nitekim her anne benim hatun gibi değil ki, neler neler var. ama ben kendim, hayatımı göz önünde bulundurursam kesinlikle doğru bir laf. tabii ben ne bok yesem anneme yetiştirdim, ilk okulda kendime kaybolmuş süsü verişimi, lisede kimyasallarla yaptığım sis bombasını, finallerde çektiğim kopyaları... işin güzel tarafı kendisi küçükken benden kat be kat manyak olduğu içini tüm bu saçmalıklarımı anlamakla ilgili en ufak bir sorun yaşamadı. belki de bu yüzden bu kadar iyi anlaşıyoruzdur. kendisi de zamanında babasından saç kestireceğim bahanesiyle aldığı paraları çatır çatır harcayıp saçlarını kendi kısacık kesmiş, odasında boy boy formula arabaları posterleriyle döşemiş, ananemler uyuyunca yorgan altına yastık koyup evden kaçmış bir kişilik.

sanırım annemi bu yüzden çok seviyorum, birbirimize çok benziyoruz.

ve kendisi benimle bu kadar sağlıklı bir ilişki kurmasını şuna borçlu olduğunu söylüyor; ananemle hiç böyle olamamış, hep biraz uzak kalmışlar, ulaşamamışlar birbirlerine, bu yüzden benle olan ilişkisini düzgün kurmasının bu kadar değerli olduğunu düşünüyor. umarım ben de onun gibi bir süper anne -küçükken süper anne derdim de kendisine- olabilirim ilerde.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder