26 Haziran 2017 Pazartesi

24

En son 21 yaşımda yazmışım, epey zaman geçmiş. Şimdi 24 yaşımda, kendimi 21 yaşımda neler hissettiğimi anlamaya çalışırken buldum burada. Aslında yolum buraya hiç tesadüfen düşmedi, hep mutsuzluğumla geldim buraya, hayatım hep kötü gidiyordu kendi açımdan, istemediğim şeyler beni buraya yazmaya getiriyordu. Hep bir şeyler mutsuz ediyordu beni, belki biri, belki öteki, belki kötü giden bir ilişki, belki buhranlı bir 20 yaşın bitişi... Şu an bakınca hep birşeylerin peşinden gelmişim buraya. Bugün tek başıma geldim, kendi peşimden.

Bugün buraya gelişimin diğerlerinden biraz daha farklı olmasının sebebi muazzam bir dönüşüm dönemine girdiğimi hissetmem. Olgunlaştığımı iliklerime kadar hissediyor olmam. En büyük problemim, en son yüzleşmem gereken kişi, benmişim.

Hep en büyük mücadelem hayatla sandım; istediklerimi almaya başlayınca anladım bu mücadelenin benim olmadığının. Kendimi ispatlamaya çalıştığım kişi babam sandım; onun da hatalarını, eksikliklerini gördükçe bu çabam da bitti, kendimi kimseye ispatlamaya çalışmadım. Beni sadece bir adam seviyor sandım, kaybetmekten korktum, bırakamadım; sevildikçe anladım insanların ne kadar bencilce sevdiklerini, o gün o adamdan da vazgeçtim.

Bugün, öğlenden sonra Pazartesi, ben bilgisayarımın başında heyecanla bunları yazarken anlıyorum ki geçmişten gelen hiç bir şey peşimde değil artık. Hayatımda ilk defa arkaya bakmanın ne kadar saçma olduğunu, hep hissetmeyi reddettiğim o hafif pişmanlık duygusuyla anlıyorum. İnsan ancak kendiyle mücadele ederse karşıya bakabiliyor. Kendi içinde çözdüğün her bir düğüm bir fırsat ileri adım atmak için.

Şimdi tüm bu kişisel gelişim zırvalarını bir kenara bırakıyor ve bu anlattıklarımın ne işe yaradığına geliyorum.

Artık kim olduğumu ve ne istediğimi biliyorum. Bunlar neler ve bunları nasıl keşfettiğimden bahsedeceğim.

Yalnızlığımı seviyorum ve bundan ödün vermek beni kendimden nefret etme noktasına getiriyor. Bunu ilk defa şu meşhur varoluşsal krizleri yaşamaya başlayınca anladım. Evet artık pek yaşadığım söylenemez.

Sabahları yalnız uyanmayı seviyorum. Bunu yalnız uyandığımda daha az uykuyla daha dinç ve enerjik kalktığımı farkedince anladım.

Hiç bir şey yapmak zorunda olmadığım ve yalnız olduğum zamanları çok verimli geçiriyorum. İki haftalık bir tatil dönemine girdiğim zaman ilk 3-4 günü evde tek başıma duvara bakara geçirdim (Zihinsel olarak gerçekten dinlendim). Daha sonraki günlerde senelerdir başlamaya çalıştığım bir projem için ilk adımları attım ve kısa sürede çok büyük bir motivasyon ve ivmeyle çalışmaya devam ettim.