14 Aralık 2014 Pazar

21

  Bugün benim doğum günüm,
21 yaşıma bastığım doğum günüm.


  Kaç kişiye ulaşır bu yazdıklarım, kaç kişi okur bilmiyorum. Belki, kimsenin görmediği bir yer burası, benim küçük günlüğüm. Öyle de kalsın, rastgele bulsun birileri, iki üç kişi, onlar anlar belki beni.

Son bir kaç seneye dönüp baktığımda, ne yalan söyleyeyim çok güzel yaşadım aslında. 6 yaşında en büyük hayali voleybolcu olmak isteyen Nazlı bu halimi görse, sporu bıraktığım için üzülürdü belki ama, eminim benimle gurur duyardı. Olmak istediğim yerde, olmak istediğim kişiyim. Dolu dolu büyüdüm, yapmadıklarımdan pişman olacağımı bildiğim için hiç tereddütüm olmadı hayata karşı. Bu yüzden hiç pişman olmadım. Bir gün birisi bana, ''hiç pişman olmadığın için hayatı öğrenemiyorsun, hatalarından ders alamıyorsun'' demişti. Ona bir türlü kendimi anlatamadım, evet çok hata yaptım, bazı hatalarım hatta o kadar güzeldi ki, tekrarlamakta çekinmem bile. O hatalar beni ben yapıyor, neden pişman olayım? Bu kesinlikle hatalarımdan ders almamak anlamına gelmiyordu, Aksine onlarla barışıp hayatı öğrenmeyi tercih ettim pişmanlıklarda boğulmak yerine. Kendimi böyle sevmeyi ve böyle güzel olduğumu hatalarımdan öğrendim.

  Açık konuşmak gerekirse seviyorum biraz da düşe kalka büyümeyi, öğrenmeyi. Hatalarım bu yüzden batmıyor gözüme belki de. Küçükken de her gün dizlerimi parçalardım, daha kabuk bağlamadan kanardı aynı yer her gün. Şimdi de çok değiştiğimi söyleyemeyeceğim. Her gün aynı yeri kanattığınızda zaten bir süre sonra o kadar da acı vermemeye başlıyor. Alışmıyorsunuz belki duruma ama, garipsemiyorsunuz da kesinlikle.

  Yaş 21 olunca, artık dizleriniz kanadığında kendi başınızın çaresine bakmanız gerekiyor. Yaptıklarınız ve yapmadıklarınızdan sadece siz sorumlusunuz. Biraz yalnız, biraz tek başınasınız aslında. Eve parçalanmış dizlerle geldiğinizde anneniz koşmuyor panikle. Ecza dolabına bakıp neyin iyi geldiğini anlamaya çalışırken, bir türlü kanamayı durduramayınca büyüyorsunuz. Büyüdüğünüzde anlıyorsunuz neyin çözüm olduğunu, neyin iyi gelip neyin kötü geldiğini, bazılarınız benim gibi her gün dizlerini kanatıp her gün pansuman yapmaya alışıyor. Bazılarınızsa artık hiç düşmemeyi öğreniyor.

  Aslında büyümeyi berbat yapan şey insanların düşmemeyi öğrenmesi. Çoğu düşmekten korkuyor çünkü, yaralarını sarmaktan korktukları için hep uzak duruyorlar o ecza dolabından. Düşme ihtimalleri var diye bisiklet binmiyorlar mesela, bacakları hızlarına yetişemeyecek kadar hızlı koşup yere düşmüyorlar hiç, merdivenden inerken son 4 basamağı atlamayı denemiyorlar ya da. Bu yüzden büyümekten şikayet ediyorlar aslında, özlüyorlar çünkü düşmeyi bir yandan, sonunu düşünmeden hareket etmeyi özlüyorlar. ama büyümek demek, aslında yaptıklarının sonuçlarının sorumluluğunu tek başına üstlenmek demek, yoksa düşmek küçüklükte kalmadı. Sonuçlarına katlanmayı göze alabiliyorsanız eğer, kanayan dizlerine neyin iyi geleceğini biliyorsanız, düşmekten korkmayın. Öbür türlü büyümüyorsunuz, yaşlanıyorsunuz çünkü.

  21 yaşımda, kocaman bir çocuğum artık, Büyüdüm, büyüyorum ve daha çok büyüyeceğim, ama biliyorum ki asla yaşlanmayacağım.

  İyi ki doğdum.